You are currently viewing Johann Sebastian Bach’ın Kantatında Kadınlar, Kahve Düşmanlığı ve Ebeveynlik

Johann Sebastian Bach’ın Kantatında Kadınlar, Kahve Düşmanlığı ve Ebeveynlik

 

Kahvegibikahve blogunda daha önce yayınlanan yazılarda, kahve ve kahvehanelerin Londra ve Viyana’ya girişini ve bu şehirlerde nasıl yayıldığını anlatmıştık. Hemen her yerde kahveye karşı şüpheler geliştirilse de kahvenin popülerleşmesinin ve “Avrupa’yı fethetmesinin” (Standage, 2005: 107) önüne geçilememişti.  

Kahve, 1670’lerde Almanya’ya da ulaşmıştı. 1721 yılında ise, büyük Almanya şehirlerinin çoğunda kahvehaneler vardı. Kahveye erişim üst sınıflar ile sınırlıyken, aynı zamanda dönemin doktorları ve bilim insanları da kahvenin insan sağlığı üzerindeki olumsuz hatta ölümcül etkileri üzerine uyarılarda bulunuyordu (Pendergrast, 2010: 43).  

Johann Sebastian Bach’ın bu dönemde, yani 1730lı yıllarda yazdığı ünlü Kahve Kantat’ı hem kahve müptelalarının hem de kahve karşıtlarının aşırılıklarının hicvedildiği tek perdelik bir operettir. Besteli kilise dramı olan kantatlardan Kahve Kantatı, Bach’ın dindışı bir konuyu ele alan çalışmalarının nadir bir örneğidir.  

Bach, Picander takma ismini kullanan Leipzigli şair bir arkadaşının, Paris Masalları [Parisian Fables] adlı eserinde geçen ve Fransa’daki kahve ve sağlık üzerine tartışmaları konu edinir gibi görünerek, Almanya’yı hedef alan lirik bir metnini okumuştur. Sonrasında, Picander’den “kadınlar arasındaki kahve çılgınlığı”nı konu edinen bir libretto yazmasını isteyen Bach, kantatında bu iki hikâyeden beslenir (Weinberg&Bealer, 2001: 87). 

 

Bu eserde ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları, o dönemde kadın olmak ve kahve içmeye karşı geliştiren tereddütler hakkında ipuçları bulmak mümkündür. Kantatın başkahramanlarından biri, kahveyi seven Liesgen adında genç ve hayat dolu bir kadındır. Liesgen’e göre kahve bin öpücükten daha tatlıdır, muskat şarabından daha lezzetlidir. Fakat babası, Schlendrian kızının kahveden bu kadar keyif almasından hoşlanmamaktadır. Bu yüzden onu kahve içmemeye ikna etmeye çalışır. Liesgen ise babasının her ısrar ve azarını, kahveyi ne kadar sevdiğini belli eden cevaplarla savuşturur: “Baba bu kadar öfkeli olma. Eğer günde üç kere içmezsem bir fincan kahvemi, işte o zaman üzülürüm, kurutulmuş bir keçi [eti] parçası gibi olurum.” Babası ise kızının cevaplarından memnun değildir. Ona, eğer böyle devam ederse hiçbir düğüne gidemeyeceğini, yürüyüşe çıkmasına, hatta pencereden bakmasına bile izin verilmeyeceğini söyler. Liesgen ise alaycıdır, ona içmesi için bir miktar kahve bıraktıkları takdirde, bu tarz durumlarla bir sıkıntısı olmayacağını ima eder.  

 Babası, Liesgen’i hiçbir yeni elbiseyi onun vücut ölçülerine uyan bedende satın almamakla tehdit eder. Liesgen’in ise aldırmaz, elbiselere ihtiyacı olmadığını söyler. Schlendrian, kızının hayatını kısıtlama tehditlerine devam ettikçe, Liesgen kahve dışında hiçbir şeyin onun umurunda olmadığını söylemeye devam eder. Kızının kahve uğruna sosyal yaşamını oluşturan birçok şeyden vazgeçebilecek olması, baba için daha da endişe verici bir durumdur. Kızının dik kafalı ve asi olduğunu düşünür. Böylece son kozunu oynar: Kahveden vazgeçmezse asla evlenemeyeceğini, hiçbir zaman bir kocasının olmayacağını kızına söyler. Liesgen ise bu sefer ikna olmuş görünür. Kendisi için doğru olan şeyin evlenmek olduğunu, eğer kahve içmek buna engel olacaksa, bu alışkanlığından vazgeçebileceğini söyler. Halbuki çoktan evlenmeyi düşünebileceği biriyle tanışmıştır ve ondan evlilikleri süresince hiçbir zaman kahve içmesine karışmayacağı yönünde bir söz de almıştır.  

Babanın gözünde kahve ve içeceklerden bu kadar keyif almak iyi bir aileden gelen bir kıza uygun değildir. Ayrıca kahvehaneler de kadınlara göre mekanlar değildirler. Fakat kendi kızı, kahve alışkanlığını annesi ve büyük annesinden miras almıştır. Liesgen, bir kedinin fareyi terk etmeyeceği gibi, genç kadınların da kahve bağımlılığından uzaklaşmayacağını söyler. Böylece eserde, kahveye atfedilen anlamların, kahvenin sosyal ve kültürel yönüyle olduğu kadar, bedenle de ne kadar ilişkili olduğunu görebiliriz. 

 

İlerleyen yıllarda, Almanya topraklarında kahve yaygınlaşmaya devam eder. Birahaneciler, Fransa ve İtalya’daki şarap tüccarlarınınkine benzer şekilde kahveye muhalefet ederler. Ayrıca kahve ithalatına, II. Frederick’in uygulamalarıyla çeşitli sınırlamalar getirilir. Frederick’in, kahvenin sağlığa ve ekonomiye zararlarına karşı halkı uyarmak üzere görevlendirdiği bir polis ekibi bile vardır. Ona göre, kahve ithal etmek ülkenin ekonomik sıkıntılarını derinleştirecektir. Kendi ekonomik programı doğrultusunda, Alman doktorların kahvenin “erkeklerde kadınsılığa, kadınlarda kısırlığa neden olması” gibi zararları hakkındaki yargılarını kabul eder. Kullanımını üst sınıflarla sınırlamak için, kahve tüketim vergilerini arttırır. İlerleyen yıllarda da, Frederick kahve savaşını sürdürür. Eğer, bir hükümdar olan o bile geleneksel bira çorbasıyla büyümüşse, halkı da pekâlâ aynı çorbayla beslenebilirdir. 13 Eylül 1777’de bir bildiri yayınlar (Weinberg&Bealer, 2001: 86):  

Tebaamın kullandığı kahve miktarında ve dolayısıyla ülke dışına giden para meblağındaki artışı fark etmek tiksindirici… Herkes kahve kullanıyor. Mümkünse bunun önüne geçilmelidir. Halkım bira içmeli… Majesteleri, birayla büyüdü, ataları ve subayları da öyle… Birayla beslenen askerler tarafından birçok savaş yapıldı ve kazanıldı. Kral, kahve içen askerlere, zorluklara katlanabilmek ya da bir savaş çıkması durumunda düşmanlarını yenmek için güvenilebileceğine inanmıyor. 

Frederick’in çabaları kısmen başarılı olur ve bira çorbası kısa bir canlanma dönemi yaşar. Fakat, ülkesinde kahvenin yayılmasını tamamen durduramaz. Kısıtlamalar, bir karaborsa yarattığı gibi, kahve erişimini de oldukça zorlaştırır. Halktan kişiler arpa, mısır, buğday, kuru incir gibi kahve ikameleri aramaya başlar. 1781 yılında ise, Frederick yenemeyeceği bir savaş için çaba sarf ettiğini fark etmiştir (ady., 87). O güne kadar, sağlıkla ilgili argümanlar öne sürerek kahve karşıtlığını yaymış olsa da yasallaştırıp, tekelini kraliyet üzerine aldıktan sonra kahve satışından hatırı sayılır bir servet elde eder.  

Büşra Eser – Kadir Has Üniversitesi İletişim Bilimleri programında doktora öğrencisi. Yeme içme sosyolojisi üzerine çalışıyor. İstanbul’daki nitelikli kahve evlerinin oluşturduğu topluluklara odaklanan bir yüksek lisans tezi yazdı.

Kaynakça 

 

Bach Cantatas Website. Cantata BWV 211. Erişim adresi: https://www.bach-cantatas.com/Texts/BWV211-Eng3.htm  

Pendergrast, Mark. 2010. Uncommon Grounds: The History of Coffee and How It Transformed Our World. New York: Basic Books. 

Standage, Tom. 2005. A History of the World in Six Glasses. New York: Walker & Co. 

Weinberg, Bennett Alan ve Bonnie K. Bealer. 2001. The World of Caffeine: The Science and Culture of the World’s Most Popular Drug. New York: Routledge. 

Görseller

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Hier_k%C3%B6nnen_Familien_Kaffee_kochen.jpg

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Cantata.jpg

“opera café i kulturhuset i give” by julochka is licensed under CC BY-NC 2.

Pratik filtre kahvemizi deneyin!

Yeni kavrulmuş & öğütülmüş nitelikli çekirdeklerle hazırladığımız demlenmeye hazır pratik filtre kahvemizi sipariş verin, hazırlık ve temizlikle uğraşmadan taptaze filtre kahve için☕️

Bir yanıt yazın